Yöneticilik
sorumluluğunu üstlenmeye istekli olan birinin yönetim becerilerini geliştirme
çabasına çok erken dönemlerde girişmesi; daha yönetim kademelerine gelmeden çok
önce bile iyi bir yöneticiden neler bekleneceğini en başta kendi yöneticilerini
izleyerek ve değerlendirerek derinlemesine düşünmesi gerekir. Aksi hâlde büyük
ihtimalle iyi bir yönetici olabilmesi çok mümkün olmayacaktır. Pek çok
organizasyonda o kadar çok kötü yönetici bulunmaktadır ki bu doğrultudaki bir
çaba için kullanılabilecek malzeme çoktur. Eğer yönetici adayı şanslı ise ve
dolayısıyla kendi üstleri iyi yöneticilerse, bu defa iyi örneklerden
yararlanmak kolaylaşacaktır. Bu yazıda ‘organizasyonun ve çalışanların
yönetimi’ konusuna odaklanalım.
Yönetim
kademelerinde bulundukları için kendilerini yönetici zannetmekle birlikte
gerçekte yönetim işinin ciddiyetini kavrayamamış olanlar kendi altlarında
çalışan insanlara ‘insanca’ davranmazlar. Çalışanları hakkında verdikleri
kararlarda ‘insan olmanın gereklerini’ dikkate almazlar. Bu durumda
çalışanlardan verimli olmalarını ve organizasyona gerçek anlamda katkı
sağlamalarını beklemeleri nafiledir. Bu durumun ülkemizde hem kamu sektöründe
hem de özel sektörde çok örneği bulunmaktadır.
Bu tür
yöneticiler insanların kötü niyetli, tembel ya da beceriksiz olduklarını
düşünürler. Şüphesiz çalışanlar arasında bu tür insanların bulunması tamamıyla
doğaldır; çünkü toplumun genelinde bulunan her türde insanın farklı
organizasyonların içine şu ya da bu şekilde ‘sızlamalarından’ daha doğal bir
şey olamaz. Öyleyse iyi yöneticiden her şeyden evvel işe adam alırken kötü
niyetli, tembel ya da beceriksiz olanları organizasyona almamaları beklenir.
Diyelim ki
yönetici kötü niyetli ve kaytarıcı çalışanları işe kendisi almadığı hâlde
onlarla çalışmak zorunda olsun. Bu tür hâllerin çözümünde bile türlü
varsayımlardan hareket edilerek çözüme varılabilir. Örneğin organizasyonlarda
her türlü kişiliğe uygun pozisyonlar bir şekilde bulunabilir; ya da kişilerin
kendileriyle ‘gerektiği gibi’ konuşularak, çalışıyor oldukları kuruluşa
katkılarının yine kendilerince ve alenen sorgulamaları beklenilebilir. Bu tür denemelerin
fayda sağlamaması durumunda ve eğer mümkünse çalışanın işine son verilmesi
elbette kaçınılmaz olacaktır.
Bu ‘son
seçenek’in herkesçe bilinmesinde fayda olmakla birlikte; çalışanların çoğunun
kötü niyetli, tembel ya da beceriksiz oldukları varsayımıyla, insanlar hakkında
pek de insanî olmayan kararlar veren bir yönetici, çalışanların kendilerini organizasyonlarına
bağlı hissetmeyeceklerini, geleceklerini orada görmeyeceklerini, organizasyonun
uzun dönemli çıkarlarıyla kendi bireysel çıkarlarını bir görüp buna uygun
davranmayacaklarını bilmelidir.
Sonuçta çoğu
insan maddi kaygılarla çalışsa da yine insanların çoğunluğu ihtiyaçları
doğrultusunda ‘asgari’ sayacakları bir parayı elde ettikten sonra ‘işyerinde
huzur’a odaklanırlar. Huzur konusu çok önemlidir! İnsanlar huzursuzluğu
sevmezler. Huzur kavramının içinde iş güvenliği elbette önemli yer tutar. Fakat
daha önemlisi çalışanların üstleriyle ve emsalleriyle aralarındaki uyumdur.
Özellikle yöneticilerle uyum çok önemlidir. Uyum ifadesi de kendi içinde çok
farklı anlamları barındırmaktadır. Bunların en belirginleri adalettir, güvendir,
saygı görmektir, değer verilmektir, destek almaktır. İyi yönetici
çalışanlarının da yine kendisi gibi bir insan olduklarını bilir; bilmek
zorundadır. Kendisini onların yerine koyar; koymak zorundadır. Bazıları buna
‘empati’ der. BU gerçeği fark edemeyen yönetici, iyi yönetici olamaz.
Bütün bunlar
aslında sadece sağduyu ile anlaşılabilecek konulardır. Dolayısıyla bir bakıma
bu hususlar sanki herkesçe bilinen şeylermiş gibi düşünülebilir. Herhangi bir
yöneticiye sorulduğunda bu söylediklerimizi kendisinin de bildiğini
söyleyecektir. Oysa durumun hiç de öyle olmadığı iyi yönetici sayısının
azlığından bellidir. Başkalarına güven vermeyen birine güvenilmesi; saygı
göstermeyen birine saygı gösterilmesi; değer vermeyen birine değer verilmesi
mümkün değildir. Hele hele adil olmayan birinin, kendisinin astları da olsalar başkalarından
saygı, değer ve destek görmesi ve güvenilmeyi beklemesi hiç mümkün değildir.
Çalışanlarını iyi
yönetemeyen birinden ‘işi iyi yönetmesi’ de hiç beklenemez. Çünkü işi yapacak
olanlar zaten çalışanlardır! Motivasyonu düşük çalışanlar yeterince çalışmazlar.
Malum; yazı henüz
bitmedi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder