İnsan ‘biriktirir’. Neyi biriktirir insan? Kişiden kişiye değişir neyin biriktirileceği. Kimi pul biriktirir mesela. Kimi biblo biriktirir. Kimi fincan biriktirir. Bu kişiler koleksiyonerlerdir ve farklı objeleri biriktirirler. Koleksiyonerlik farklı sebeplere dayanabilir. Kimi sadece zevk için, kimi ticari kaygılarla, kimi itibar için biriktirir; kimisi koruyup sonraki kuşaklara bırakmak ister biriktirdiklerini.
Bazıları para, servet, sermaye biriktirir. Biriken para
geleceğe dönük güvence olma sınırını aşmışsa eğer; artık sermaye birikimi
evresine ulaşılmış demektir. Aslında bir bakıma tüm insanlık tarihi, sermaye
birikiminin tarihidir. Çağlar boyunca önce sermaye biriktirilmiş; ardından
biriken tahrip edilmiştir. Savaşların tarihi bunu anlatır. Savaş sadece binlerin,
milyonların ölümüyle sonuçlanmaz. Bütün bunların yanı sıra yüzyıllar hatta
binyıllar boyunca biriktirilenlerin yerle bir edilmesiyle de sonuçlanır. Başka
bir ifadeyle bazen insan önce biriktirir sonra yok edip yeniden biriktirir.
Dolayısıyla biriktirmek; örneğin sermaye biriktirmek, sadece
bireysel bir eylem değildir. Toplum ya da toplumsal organizasyonlar da
biriktirir. Devlet de! Örneğin devlet de sermaye biriktirir. Zaten tüm organizasyonlar
örgütlü insan toplulukları olduklarına göre, esas olan aslında insandır;
insanın davranışıdır.
Dedim ya devlet de sermaye biriktirir: Altyapı sermaye
birikiminin iyi bir örneğidir. Yollar, köprüler, kamu binaları zaman içinde
birikir. Bu tür yapılara bakıldığında, sermayenin zaman içinde nasıl biriktiği somutlaşır.
Savaşlarda hasımlar birbirinin altyapısını tahrip etmeye çalışır. Savaşta
birikenlerin yok edilmesi çoğunlukla bu amaca dayanır. Eğer sermaye
başkasınınsa ve sahip olanların elinden şu ya da bu şekilde alınamıyorsa; yok
edilmesi de bir seçenektir.
Özel sermaye birikimi de aynıdır. Birikir, birikir… Zaman
gelir ya el değiştirir ya da yok edilir. Örneğin, şirketler kurulur; sonra daha
büyükleri kurulur… Fabrikalar, binalar, filolar kurulur. Sonra gün gelir; bunlar ya el değiştirir ya da yok olur. Bunun için her zaman savaşlara gerek
kalmaz. Ekonomik devinimler bu sonucu yaratır bazen.
Bazen doğal afetler yıkar, yok eder herşeyi! Deprem gibi... Tarih haritadan silinen kentlerle doludur.
Fakat insan sadece sermaye biriktirmez. Daha doğrusu sadece
maddi varlıklar biriktirmez. Başka şeyler de biriktirir. Evet, bazıları sermaye
biriktirmeyi çok önemser ve nasıl biriktireceğini de gayet iyi bilir. Bazısı ise
maddi birikimi pek de önemsemez; ya da bazı başka şeyleri biriktirmek kadar
önemsemez. Onlar sevgi biriktiren, dostluk biriktiren, bilgi biriktiren, iyilik
biriktiren, duygu biriktiren, düşünce biriktiren, itibar biriktiren veya tecrübe biriktirenlerdir.
Öyle ya da böyle zaten; az ya da çok
hepsini birlikte biriktirmek eğilimi yaygındır ya da insan doğasına daha uygundur.
Kimi birini diğerinden daha çok önemsese bile hemen herkes az ya da çok
saydıklarımdan bazılarını birlikte biriktirir veya biriktirmeye gayret eder.
Söyledim ya, aslında bütün insanlık tarihi biriktirmek
üzerine kuruludur. Bugün üzerinde yaşadığımız dünyada hayatımızı anlamlı kılan,
kolaylaştıran, güzelleştiren, yaşamı daha iyi anlamamızı sağlayan ne varsa;
bizden önce yaşayanların bugüne kadar biriktirdikleridir. Hatta bazen tersini
söylemek bile mümkün; kimi durumda hayatı zorlaştıran ne varsa onlar da bir
birikim sürecinin ürünüdür. Böyle bakınca, şunu söylemek de mümkündür: Yaşamda
elimizde ya da zihnimizde ne varsa çoğunlukla bunların çok büyük bölümü bize
daha önceki kuşakların biriktirip miras bıraktıklarıdır. Çevremize baktığımızda
insan eli değmiş ne görüyorsak hepsi böyledir. Kısacası aslında neyimiz varsa
hepsi mirastır; önceki kuşakların bize bıraktıklarıdır!
Yemek tariflerini düşünelim mesela. Hele hele Türkiye gibi
onlarca uygarlığın kavşağında binlerce yıldır insanların gelip geçtiği,
yerleşip terk ettiği bir coğrafyada yemek kültürünün ne kadar zengin olduğunu
düşündüğümüzde gelip geçen tüm o insanların sadece bu alandaki mirasının ne
kadar büyük olduğu ortada.
Bütün diller de miras değiller mi? Önceki kuşaklardan bugüne
ulaşan bütün bilgiler, düşünceler, sanat eserleri, inançlar… Hepsi miras değil
mi? Bizim olduklarını sandığımız düşüncelerimiz bile aslında önceki kuşakların
mirasıdır çoğunlukla.
Söyledim: İnsan yaşadıkça biriktirir. Biriktirebilmek çaba
gerektirir. Ne biriktirilirse biriktirilsin çaba şarttır. Dolayısıyla biriken
bir bakıma aslında emektir! Çaba ya da emek de tek başına yeterli değildir
tabii! Bir o kadar gerekli olan başka bir şey daha vardır: Zaman!
Biriktirebilmek zaman gerektirir. Ancak zaman içinde biriktirmek için emek
harcanmışsa oluşur birikim.
Daha önce de değindim: Biriktirilenler her zaman ‘iyi’
şeyler olmak zorunda değildir. Çöp de biriktirir insan örneğin. Zehir
biriktirir. Dünyayı biriktirdikleriyle zehirler. Örneğin hava kirliliği de
önceki kuşakların biriktirip bize bıraktırdıklarındandır.
Acı da birikir; öfke de kin de! Savaşlar bir tarafın
galibiyetiyle sonuçlanırken bir diğerinin acılarının, kininin, nefretinin,
önyargılarının birikmesine sebep olabilir. Bunlar da miras olarak kalır gelecek
kuşaklara. Kimisi bunlar üzerinden toplumsal bellekte anılar, duygular,
düşünceler biriktirir.
Bunlardan başka biriktirilenler de vardır tabii: Örneğin
kurallar birikir. Değer yargıları birikir kuşaktan kuşağa aktarılarak.
Kimi bu toplumsal belleği önemser ve hayatı(nı) buna göre tanzim
eder. Kimiyse bütün bu birikimi göz ardı eder ve tekrar biriktirmeye yeltenir.
Kısacası, insan yaşadıkça biriktirir ve biriktirdiklerini
sonraki kuşaklara miras bırakır. Elimizde, zihnimizde, çevremizde ne varsa;
iyisiyle kötüsüyle her şey önceki kuşakların bize mirasıdır. Bizim bugün
biriktirdiklerimiz de bizden önceki kuşakların biriktirdiklerinin üzerine
eklenmektedir, sonraki kuşaklara devredilmek üzere.
O halde şu soru sorulmaya değer: “İnsan yaşadıkça
ne(ler) biriktirmeli?”
Emin Akçaoğlu, Mavişehir, 7 Şubat 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder